25 Kasım İki gün önce yani 25 Kasım günü Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günüydü. Tarihsel sürece baktıktan sonra yapılan bir anketi paylaşmak istiyorum. Tarihsel Süreç Kadına yönelik şiddetle mücadelede, toplumun bütün fertlerinde sevgi, şefkat ve merhamet duygularının güçlenmesi 1999 yılında da Birleşik Milletler bu günü kadına Yönelik Şiddete karşı Ulusal Mücadele Günü olarak ilan etti. […]
25 Kasım
İki gün önce yani 25 Kasım günü Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günüydü.
Tarihsel sürece baktıktan sonra yapılan bir anketi paylaşmak istiyorum.
Tarihsel Süreç
Kadına yönelik şiddetle mücadelede, toplumun bütün fertlerinde sevgi, şefkat ve merhamet duygularının güçlenmesi 1999 yılında da Birleşik Milletler bu günü kadına Yönelik Şiddete karşı Ulusal Mücadele Günü olarak ilan etti.
Bu günün 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedeni 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde meydana gelen bir olaya dayanmaktadır. Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş, Trujillo’nun: “Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler” şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra boğazlanıp dövülerek vahşice öldürüldüler.
1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında; 25 Kasım , “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edilmişti.
Kadınlar şiddetten usandı
Son zamanlarda giderek daha fazla gündemimizde yer alan artan şiddet ve kadının toplumdaki yeri üzerine bir anket yapıldı.
2 bin kişinin katıldığı mini araştırmamızda katılımcılarımızın %72’si toplumda yaşanılan en büyük sorunlardan birinin şiddet olduğunu belirtiyor.
Kadınlara göre diğer önemli sorun ise sokaktaki baskı ve taciz (%73).
Katılımcıların %42’si kendilerinin ya da çevrelerindeki birinin şiddete maruz kaldığını ifade ediyor. Neredeyse iki kadından birisi.
Kadınların %56’sı bu durumun farkında
Şiddetin en sıklıkla eşlerden geldiği görülüyor. Ve şiddetlerin en öndeki nedeni öfke olarak ifade ediliyor (%54).
Bunun yanında anlaşmazlıklar (%38) ve ekonomik yetersizlik (%30) diğer önemli nedenler arasında sayılıyor.
Geçen yıl 299 kadın öldürüldü
Rakamlara baktığımızda ürkütücü bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Türkiye’de 2016’da 304,
2017’de 353,
2018’de 280
2019 yılı kadın cinayeti sayısı 299
Dünyada bir milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısının ölçüt alındığına hatırlatarak baktığımızda ise İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkeler 1,8-2 bandında yer alırken Türkiye 2019 verilerine göre 3,6 bandında bulunuyor.
Eğitim seviyesi ve ekonomik durum arttıkça, ailenin düzeni veya dirliği için şiddet kullanılabileceği kanısı azalıyor
Eğitim seviyesi lisans ve üstü seviyedekiler ve ekonomik seviyesi nispeten daha iyi olanlar ise şiddet durumunda boşanma konusunda daha cesur.olduklarını görüyoruz.
Ev geçiminde ortak sorumluluk alınması konusunda erkekler ve kadınlar ortak bir noktada buluşmuş gibi görünüyor.
Mesela kadınların %68’i çalışmak için izin almak zorunda olmayı reddediyor.
Ancak bir gerçek var ki her geçen sene de kadınların iş hayatındaki yeri azalıyor.
Cemal Süreya kadını şöyle anlatıyor.
Bir kadını ortadan ikiye böl…
Yarısı annedir,/ yarısı çocuk,/ yarısı sevgili/ yarısı aşk…
Duyanlar bunu bilmez,/ görenler anlamaz bunu!/ yarısı rivayettir,/ yarısı gece
Fedakarlık, şefkat ve merhametin simgesi kadınlarımız .diyoruz
Ve bizi dünyaya getiren onlar, bakıp büyüten onlar diyoruz Ama şiddete devam ediliyor.Peki Neden?
Kadına şiddete sebeplerine baktığımızda özetle şunu görüyoruz.
Hızlı sosyal değişimler./ Ekonomik eşitsizlikler. /Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
Eşitsizlikleri körükleyen politikalar.
Yoksulluk./ Zayıf ekonomik güvence ağları / Yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler.
Şiddeti pekiştiren kültürel normlar…
Her ne sebeple olursa olsun şiddeti her daim reddetmek gerekiyor.
Yazımıza Nazım Hikmet’in çok bildik şiiri ile noktayı koyalım.
Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.