Deniz…. Cezaevinde bizi, yangından mal kaçırır gibi kaptılar, havalandırmaya getirdiler. Ayakkabılarımızın bağlarını bile bağlamamıza fırsat vermediler. Postallarımın bağlarını bağlasınlar; asıldığımda ayağımdan düşmelerini istemem. “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler! Yusuf … “Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum! Sizler bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz! […]
Deniz….
Cezaevinde bizi, yangından mal kaçırır gibi kaptılar, havalandırmaya getirdiler. Ayakkabılarımızın bağlarını bile bağlamamıza fırsat vermediler. Postallarımın bağlarını bağlasınlar; asıldığımda ayağımdan düşmelerini istemem. “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!
Yusuf …
“Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum! Sizler bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz! Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz! Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!”
Hüseyin
“Babam, yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görüp, doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülmesin. Askeri cezaevinde, ayakkabılarımızı giymemize bile fırsat vermediler. Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım! Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım! Bundan sonra bu bayrağı Türk Halkına emanet ediyorum!”
ORTALIK KARARDI
6 Mayıs 1972 tarihinde , ‘3 Fidan’ darağacında idam edildi. Sözüm ona, suçları Anayasal düzeni değiştirmekti. Aradan yıllar geçti. Bu yiğit insanlar topluma mal oldu.
Doğan çocukların adı Deniz oldu. İnan oldu. Yusuf oldu.
Halkımız bu yiğitlere öylesine sahip çıktı ki…
68 kuşağının sembol isimleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın adlarına türküler yakıldı. Şiirler yazıldı.
İşte Atilla İlhan o günlerde yazdığı şiir. Ahmet Kaya’nın sesinden dinlediğimiz türkü…
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı / Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı / Gittiler akşam olmadan ortalık karardı…”
Fakat onları mahkûm eden mahkeme heyetinin birinin adı bile hatırlanmıyor şimdi.
Bir gerçeği de yazmam lazım.
İdamlarına karar veren Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, yediği yemeğin, nefes borusuna kaçması sonucu boğularak öldü. Takdiri ilahi ya da etme bulursun…
SOL KANAT KIRILDI
Eğer günümüzde sol oylar yüzde 25-30’larda kalıyorsa geçmişe bakmak lazım.
İşte 1968’li yıllarda sol budandı. Başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyal güçlere kafa tutan direnen ‘6. Filoya Hayır’ diyen devrimciler idam edildi fişlendi işlerinden aşlarından edildi.
6. Filoya destek olanlar devricilerin karşısında duranlar ise siyasal ekonomik güç ve irade sahibi oldular.
Sonra sol yine toparlanmaya başladı. Bu kez 1980 faşist askeri darbesi karabulut gibi çöktü.
Siyaset kuşunun sol kanadı kırıldı. Kanadı kırık ve yaralı kuş ancak bu kadar yol alabiliyor. 80 sonrası da tıpkı 68 döneminde olduğu gibi sol düşüncenin etkili isimleri ya idam edildi, ya işkencelerde öldürüldü. Ya da yurt dışına sürgüne gönderildi. Büyük bedeller ödetildi…
SOL DEMEK YASAKLARA, YOLSUZLUĞA,
YOBAZLIĞA, YOKSULLUĞA KARŞI DURUŞTUR
Sol demek, her yaptığın işin neye yarayacağını bilmek demek,
Okuduğun her kitabı, denizlerin tuzunu, göklerin mavisini bilmek
Bir ormanda pusula olmadan Kuzey Yıldızı’na bakıp yolunu bulmak
Herkes birinin karşısında mum gibi dururken kendin gibi durabilmek
Geceyi sevebilmek gün batımlarını sevmek
Tüm canlıları sevebilmek demektir.
Vatansever olmak / Halkın yanında ezilenlere merhem olmaktır Hırsızlığa, yolsuzluğa, yobazlığa, yoksulluğa karşı çıkmaktır..
Ağız dolusu gülmek demek,
Emperyalizme ve onun işbirlikçilerine dik durabilmek…Emekten yana olmaktır…
Ve her yenilgiden sonra şöyle bir silkinip kendi küllerinden yeniden doğmaktır.
Ne diyorduk…
Tarihin en güzel yerinde son sözü inanan ve direnenler söyler.
Mutlu ve aydınlık yarınlara…