Yıl 1985. Demirel yasaklı. Başta, bir dönem müsteşarlığını yapan Turgut Özal var. Özal, iyi bir siyasetçi idi, çok da yanlışları vardı. Kim ne derse desin, her ikisi de güzel konuşur, insanlara dinletirdi. Allah rahmet eylesin her ikisine de. Özal, bir toplantı için Afyon’a geldi. Bugünkü hükümet, o belediye binası toplantı (nikah salonu denirdi) salonunda, kürsüde […]
Yıl 1985.
Demirel yasaklı.
Başta, bir dönem müsteşarlığını yapan Turgut Özal var.
Özal, iyi bir siyasetçi idi, çok da yanlışları vardı. Kim ne derse desin, her ikisi de güzel konuşur, insanlara dinletirdi.
Allah rahmet eylesin her ikisine de.
Özal, bir toplantı için Afyon’a geldi.
Bugünkü hükümet, o belediye binası toplantı (nikah salonu denirdi) salonunda, kürsüde konuşmaya başladı.
Anlatmaya başladı…
“Bir ‘Arâbî hurma toplamak için ağacın tepesine çıkmış. Tam tepede iken müthiş bir fırtına esmeye başlamış. Arap, “Ya Rabbi! Sağ sâlim yere ineyim, 10 deve kurban edeceğim!” demiş. Birazdan fırtına azalmış, Arap ağacın yarısına gelince, “Beş deve olsun!” demiş. Biraz daha inince, “3 deve olsun!” demiş. Deve sayısını azalta azalta inmeye devam etmiş. Ayağı yere basınca, bu defa, “Arap fakir, kurban mâfiş” demiş. (Aslı, “mâ fihi şey’un” olan kelimenin dilimizdeki karşılığı şudur: “Hiçbir şey yok” ya da kısaca “yok” demektir.)
Ne güzel de hali ahvalimizi anlatıyor.
Cuk diye oturuyor.
İster beğen, ister beğenme ama günümüz siyasetçilerinin hallerini ne de güzel anlatıyor.
***
Bu fıkrayı siyasetçilerin vaatlerine de uyarlayabiliriz.
Seçimlerden önce, neler neler vaat edilmez.
Bunların çoğu unutulur gider.
Gençlik yıllarımdan hatırlarım. Yenice sigaraları vardı. Siyasetçiler, halkın dertlerini dinlerken, o sigaranın kalın kartondan kutusunun kabına notlar alırmış… Elbette kutunun içindeki sigara bitince kutu da çöpü boyluyor… Öyle derler, öyle anlatırlar.
Ya şimdi? Şimdi halkın sorunları neye yazılıyor da sümen altı ediliyor?
Örnek mi?
3600 ek gösterge…
***
Sağlıkçı, polis, din görevlisi gibi emekçilerin 3600 ek göstergesiyle ilgili çok vaatler dinledik. Kaçıncı seçim. Kaçıncı yıl… 3600’ü hatırlayan kalmadı neredeyse.
Bir diğer konu EYT’liler. Yani emeklilikte yaşa takılanlar. Dernek kurdular, illerde teşkilatları bile var.
Adam ya da kadın, 25 yılda emekli olurum diye işe başlamış… Sonra, bir bakmışlar, 25 yıl kaldırılmış.
Bekle ha bekle! 35 yıl-40 yıl nerdeyse bir ömür. Hak gaspının tam karşılığı bir olay haline dönmüş mesele..
Düşünün hele… 55-60 yaşında yaşlı bir öğretmen.
İlkokul birinci sınıftaki 5-6 yaşındaki bebeklerle beden eğitimi dersi yapıyor.
Adamın yürümeye mecali kalmamış.
Bu yasalar adama acı çektirmeye devam ediyor.
El insaf. Edep ya hu!
Neyse bu da gelir bu da geçer.
Çıkacak yasa diye bekle dur.
Yazık ki ne yazık!