“Özlem acısının, her ağrıdan daha yakıcı olduğunu yeni yeni anlıyordum” Büyük Yazar Turgut Özakman böyle demiş. Ne kadar da doğru söylemiş. Şükran Kozalı’nın yeni kitabı Derin Mavi Destan’ı okurken bu cümle hiç aklımdan çıkmadı. Atatürk’ü, Cumhuriyet’in ilk döneminin sayısız kahramanlarını ve o naif yılları ne kadar özlemişiz. Atatürk’ün önderliğinde kazanılan bağımsızlığımız başlı başına bir destan […]
“Özlem acısının, her ağrıdan daha yakıcı olduğunu yeni yeni anlıyordum”
Büyük Yazar Turgut Özakman böyle demiş. Ne kadar da doğru söylemiş. Şükran Kozalı’nın yeni kitabı Derin Mavi Destan’ı okurken bu cümle hiç aklımdan çıkmadı. Atatürk’ü, Cumhuriyet’in ilk döneminin sayısız kahramanlarını ve o naif yılları ne kadar özlemişiz. Atatürk’ün önderliğinde kazanılan bağımsızlığımız başlı başına bir destan zaten. Kozalı kıvrak zekası ve etkileyici kalemi ile Atatürk’ün gözlerinden yola çıkarak bu destanı mavileştirmiş ve mavinin etkisiyle sonsuz bir özgürlük yolculuğu okuyucuları bekliyor.
Atatürk’ün o güzelim gözlerinin mavinin ender bulunan tonlarından Lapis Lazuli olduğunu kitaptan öğrendim. Kitapta, Lapis Lazuli’nin de aralarında bulunduğu Mavi renk Kolonisi Atatürk’e yarenlik ediyor ve Atatürk’ün devrimlerinin hepsinin de maviyle yani sonsuz özgürlükle dolu olduğunun altı bir kez daha çizilmiş oluyor.
Bana göre Derin Mavi Destan’da anlatılan kadınların hepsi de iddialı ve başlıbaşına yazılmaya değer. Önce Nehir Roggendorf Eyüboğlu’nun kitabı ‘Gazi’nin Hüzünlü Aşığı’ kitabından tanıdığım Hermine Derin Mavi Destan’da çok derinlikli bir karakter olarak yer alıyor. Yine Latife yani kitaptaki ismiyle Lati ve Afet ve özellikle Prenses Mevce kitabın dikkat çeken karakterleri arasında. Hislerim bu destanın devamının yine Şükran Kozalı tarafından yazılacağını ve ikinci kitapta Prenses Mevce’nin hikayesinin geniş ölçüde yer bulacağını söylüyor.
Ufukları, kara bulut bürüse,
Samsun yollarına dalar, o gözler!
Sinsi düşman kımıl kımıl yürüse,
Çelik mavisine çalar o gözler!
Orhan Seyfi Şirin, Atatürk’ün Gözleri isimli şiirinde o güzelim gözleri böyle anlatmış.
Bizler her yaptığımız işi Atatürk’ün gözlerinin üzerimizde olduğu duygusunu hissederek yapmalıyız diye düşünüyorum.
Kozalı’nın bu kitabı yazarken Atatürk’ün gözlerini üzerinde hissettiğini ve o sorumluluk bilinciyle yazdığını rahatlıkla söyleyebilirim. Şükran Kozalı çağdaş bir Edebiyatçı olarak bu kitabıyla gerçek bir, ‘Cumhuriyet Kadını’ olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatmış oluyor. Derin Mavi Destan kurgu olsa bile Atatürk’ün hayatına dair özenli dilini koruyan ve halel getirmeyen bir kitap. Kozalı bir ipek dokur gibi her satırı ince ince ve titizlikle örmüş.
Kitap masalsı bir dille akıp gidiyor. Şükran Kozalı kitapta çok başarılı bir masal anlatıcısı ve kurgu ustası. Bazen Binbir Gece Masalları’nda masal anlatan Şehrazad, bazense Atatürk’ün devrimlerinin önemini derinden kavramış çağdaş bir yazar olarak çıkıyor karşımıza. Derin Mavi Destan, okunması son derece lezzetli bir kitap. Lezzetine vara vara okumak istiyor insan. Ve hiç bitmemesini de.
Kitap iyi yapılmış bir yemek kadar leziz. Kullanılan sözcükler zaman yolculuğunun taşları gibi kitaba döşenmiş. Okurken hiç tökezlemiyor ve mavinin sonsuzluğunu yaşıyorsunuz.
Bu kitabın Eğreti Gelinler gibi Kozalı’nın klasikleri arasında yerini bulacağını düşünüyor, mutlaka okumanızı salık veriyorum.
Kitaptan güzel bir bölüm: “Cumhuriyet huzursuz, ama yüreğinizde sancılı bir umut var. Bir kadınla dans ederken elinizde tuttuğunuz gülü ona veriyorsunuz. Dans boyu titriyorsunuz. Bu hastalık habercisi değil, bir doğuşun titreşimleri. Kitap yazmaya kararlısınız. Çocuk kitabı, matematikle ilgili galiba. Hayatınızın en saf, inançlı, masum yıllarını… Fincanın dışında kare şeklinde çok anlamlı bir saat var. Gündüz 13.00’ü gösteriyor. Akrebi gül dalı, yelkovanı tavuskuşunun teleğinden. Sevinecek misiniz bilmiyorum? Eşiniz de Hermine!”