Ezilen her yerde aynı Konut sorununun çözümü, Büyüklerden büyük…Küçüklerden küçük vergi alınması, Net asgari ücretin 1150 euro dan 1300’e (8 bin TL)çıkarılması, Konutlar için ısı yalıtımı projesi, Herkes için aynı sosyal güvenlik sistemi, Emeklilik maaşlarının 1200 euronun(7 Bin 300 TL) üzerine çıkarılması, Maaşların enflasyona endekslenmesi, Büyük şirketler için vergi indiriminin kaldırılması , Gaz ve elektrik […]
Ezilen her yerde aynı
Konut sorununun çözümü,
Büyüklerden büyük…Küçüklerden küçük vergi alınması,
Net asgari ücretin 1150 euro dan 1300’e (8 bin TL)çıkarılması,
Konutlar için ısı yalıtımı projesi,
Herkes için aynı sosyal güvenlik sistemi,
Emeklilik maaşlarının 1200 euronun(7 Bin 300 TL) üzerine çıkarılması,
Maaşların enflasyona endekslenmesi,
Büyük şirketler için vergi indiriminin kaldırılması ,
Gaz ve elektrik tesislerinin tekrar kamulaştırılıp fiyatların aşağı çekilmesi,
Küçük yerleşimlerdeki kamu hizmet binalarının kapatılmasına son verilmesi,
Emeklilik yaşının 60’a çekilmesi,
Gemi ve uçak yakıtına vergi getirilmesi…
Akaryakıt zammının geri alınması…
Sarı Yelekli
Bu talepler yerel seçimlerin yaklaştığı ülkemizdeki siyasi partilerin seçim vaadi değil.Bu talepler Fransa da haftalardır sokaklarda mücadele veren Sarı Yelekliler diye adlandırılan ezilen insanların talepleri.
Peki kimlerden oluşuyor bu Fransa da ki Sarı Yelekliler?
Küçük esnaf ve çiftçiler dahil vergi yükünden bıkmış orta ve ortanın altında gelir grubundan insanlar, emekliler, zanaatkarlar, asgari ücretle çalışanlar.
Yani vergi ve prim borçlarını hesapladıktan sonra köleden farkının kalmadığını gören kitleler.
Neden bu kadar öfkelendiler?
İnsanlar ‘enerji dönüşüm’ politikasında hükümetin cambazlık yapmasını affetmedi. Çevreyi en fazla kirletenlere vergi muafiyeti, indirimi ve erteleme gibi nefes borusu takılırken neden asgari ücret ya da az üstünde maaşı olan ya da kendi yağıyla ancak ayın sonunu gören alt ve orta sınıf temiz geleceği finansa etsin? Öfke boşalmasında yırtılma noktası burası.
Hayatında ilk kez bir gösteriye katılan çoktu. Sendikalar yoktu ama sendika üyeleri vardı; partiler yoktu ama katılımcılar sağdan sola bütün partilerin seçmenleriydi. Aralarında Macron’a oy verenler de vardı.
Soygun Düzeni
Bu taleplere bakıldığında emperyalizmin her yerde aynı olduğunu görüyoruz.
Soygun düzeninin dini, milleti ,ırkı,rengi olmuyor.
Bir tarafta bir avuç ülkenin kaynaklarını ve kaymağını yemekte olan azınlık….
Diğer tarafta yaşam mücadelesi veren milyonlarca insanlar….
2018 tarihinde yayımlanan rapora da dünyada 2017 yılında yaratılan toplam servetin yüzde 82’sine nüfusun yüzde 1’lik bölümü el koydu. Rapora göre, ABD’deki büyük bir şirket yöneticisinin bir günde kazandığı para, sıradan bir işçinin bir yıllık kazancından fazla. Kapitalizm, gelir ve servet dağılımında büyük eşitsizliklere yol açıyor. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde bu eşitsizlikler daha da artıyor.
Kapitalizmin emperyalizm aşamasında, emperyalist ülkelerde bu eşitsizlikler artsa bile, diğer ülkelerin sömürülmesiyle elde edilen kaynakların bir bölümü bu ülkelerin işçi sınıflarına verildiği için, bu ülkelerde ciddi bir sınıf mücadelesi yaşanmıyor.
Emperyalizm döneminde gelişmiş kapitalist ülkelerin sermayedarlarının ana gelir kaynağı, kendi ülkelerinin işçilerinin sömürülmesinden çok, başka ülkelerin sömürülmesidir.
Kapitalizm ile mücadele
Bu nedenle de, günümüzde öne çıkan çelişki, emperyalist ülkelerle sömürülen ülkeler arasındaki çelişkidir.
Ancak Türkiye gibi ülkelerde kapitalizme karşı mücadele henüz kitlesel bir nitelik kazanmadı. Emperyalizme karşı mücadele ise, emperyalistlerin uyguladığı politikalar sonucunda emperyalizmin sonuçlarının somut olarak yaşanmasına bağlı olarak, kitleselleşti. Kapitalizm ve emperyalizm yalnızca sömürü ve sömürüyü sürdürebilmek için gerekli olan baskı ve zulüm değildir. Kapitalizm ve emperyalizm, insanları bireycileştirerek ve bencilleştirerek yalnızlaştırır. Diğer taraftan, kapitalistlerin ve emperyalistlerin kâr hırsı, doğayı veya dünyamızı da mahveder.
Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı sonrasında kapitalizm gelişti ve Türkiye emperyalizmin denetimi altına girdi. Ancak insanların yaşam standartları da yükseldi. Sömürü arttı, ancak çarıktan kara lastiğe, mangaldan tüp gaz’a geçildi. Antibiyotikler sayesinde birçok hastalık tedavi edildi. Yollar yapıldı. Yeni araziler tarıma açıldı ve üretim arttı. Fabrikalar kuruldu, insanlara iş olanağı yaratıldı. Bu örnekler artırılabilir. İnsanları kapitalizme ve emperyalizme karşı çıkmaya ikna etmeye çalışanlar, kitlelerden destek alamadığı gibi, onların tepkisiyle karşılaştığını da gördük.
İşte sol Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerde neden zayıf sorusunun cevabı da aslında burada yatıyor?
Sosyolojik bir durum;
.Ezilen ve sömürülen insanlar…
Emeği ile geçinen veya geçinmeye çalışan insanlar…
Her dönem ve her daim ekonomik krizlerde en fazla bedel ödeyen orta sınıf ve yoksul insanlar yaratılan algıdan etkilenerek kendilerine bu düzeni bu sistemi layık görenlere destek veriyor ve oy veriyor.Bir anlamda onlarla aynı safta yer alıyor.
Her şeye rağmen yaşadığımız dönemler kapitalizmin son evresini oluşturur ve gün gelecek kapitalizm de çökecek…
Mutlu ve aydınlık yarınlara…