passo
HAYAT YEDİ GÜN

HAYAT YEDİ GÜN

Hayat! Hayat dediğimiz, sınırlı sayıdaki günlerin toplamı değil mi? Hayatı yada bize biçilen ömür de denilen yaşamımız boyunca kimi zaman mutlu, kimi zaman umutlarla dolu, çoğu zamanda umutsuz ve tam bir mutsuzluk içinde yaşayıp gidiyoruz. Yuvarlanıyoruz abi de deriz bu duruma. Hani sorarız karşımıza. Ne var, ne yok? Karşımızdaki de, iyilik, ne olsun yuvarlanıp gidiyoruz […]

Hayat!
Hayat dediğimiz, sınırlı sayıdaki günlerin toplamı değil mi?
Hayatı yada bize biçilen ömür de denilen yaşamımız boyunca kimi zaman mutlu, kimi zaman umutlarla dolu, çoğu zamanda umutsuz ve tam bir mutsuzluk içinde yaşayıp gidiyoruz.
Yuvarlanıyoruz abi de deriz bu duruma.
Hani sorarız karşımıza.
Ne var, ne yok?
Karşımızdaki de, iyilik, ne olsun yuvarlanıp gidiyoruz diye cevaplar.
Evet yuvarlanıp gidiyoruz, kavanoz dipli dünyada.
İnsanı, elinde olmayan nedenler üzüyor.
Evet gözyaşlarımızı akıtmasakta, çoğu zaman şu kahpe dünyada, içimizde hep bir yas var, farkında değiliz.
Hele hele, ince telli, hassas bir ruha sahipseniz, yaşadığınız mahalle, köy, kasaba, şehir ve ülkenin dışında birde dünya dertleriyle hemhal oluyor, onları dert ediyorsanız, vay halinize.
Hani derler ya!
Gir ağla, çık ağla.
Bizi ağlatmaya, doğuştan başlıyorlar.
Bebek belki de dünyaya, çileli dünyaya geldiğine doğumdan itibaren ağlamaya başlıyor.
Şuna baksana!
Yaradan, cennet gibi ülke, cennet taklidi bir dünya yaratıp, süsleyebildiği kadar süslemiş ve bize teslim etmiş. Biz insanlar ne yapıyoruz? İçine tükürüyor, ortalığı cehenneme çevirmek için adeta yarışıyoruz. Adeta ülkeler yarışıyor, koskoca devlet adamları, en medeniyiz diyen zavallılar, hayatı zehir ediyorlar.
Ölenler, yaralananlar, kaçanlar, kovalayanlar, ölenler, çığlık çığlığa bağıranlar…
Radyolar, gazeteler, televizyonlar, sosyal medya denen ucubeden, insanların beynine adeta kurşun yağdırıyorlar.
Hayat, birçok insan için tam bir hayal kırıklığı, eskinin deyimiyle sükût-u hayal deryası.
Sev diyorlar.
Dünyayı, insanlığı sevgi kurtarır diye avutuyorlar.
Öğretmediler ki.
Nefret tohumları, ayrık otları gibi denizleri, gölleri, kıtaları sarıp sarmalamışken sevgi tohumları arada kaybolup gitmiş.
Irak’ta ölen 1,5 milyondan fazla suçsuz insanı unuttuk gitti.
Doğu ve Güney Doğu’da ölen, ömrünün baharında yok olup giden, hayatın başındaki o insanların hangi birini bugün hatırlıyoruz?
Daha dün Ankara’da, Paris’te, Suriye’de olanları görüp de hangi hayatın güzelliğinden dem vuracağız, bilmiyorum.
Yaşıyoruz buna rağmen, mecburuz!
Ancak, ayaklarımızı sürüyerek geçiyor günler.
Hayat bu nedenle sadece Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar’dan ibaret oldu.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Yorumlara Kapalıdır