İbrahim öğretmen erkenden kalktı. Her günkü gibi duşunu aldı. Sakal tıraşını oldu. Tıraş olurken aynaya baktı. Yüzü çektiği sıkıntılardan çizgi çizgi olmuştu. Saçlarını taramaya çalıştı. Yarısı dökülmüş kalanı da aklanmıştı. ‘Hayat değirmen taşı gibi; her geçen gün öğütmeye devam ediyor İbrahim Hoca’ diye mırıldandı. Mutfağa geçti. Eşini selamladıktan sonra ayakta bir bardak çay içti. Bir […]
İbrahim öğretmen erkenden kalktı. Her günkü gibi duşunu aldı. Sakal tıraşını oldu. Tıraş olurken aynaya baktı. Yüzü çektiği sıkıntılardan çizgi çizgi olmuştu. Saçlarını taramaya çalıştı. Yarısı dökülmüş kalanı da aklanmıştı. ‘Hayat değirmen taşı gibi; her geçen gün öğütmeye devam ediyor İbrahim Hoca’ diye mırıldandı.
Mutfağa geçti. Eşini selamladıktan sonra ayakta bir bardak çay içti. Bir parça ekmek ve peynir aldı. Odasından gömlek ve elbiselerini giydi. Lacivert elbiseleri 10 yılı devirmişti. Paltosunu giydi karısıyla vedalaşıp okulun yolunu tuttu.
GEÇER BU GÜNLERİN DE
Oğlu üniversiteyi bitirmiş ama işi yoktu. Kızı üniversitede okuyor, ayda bin lira okul masrafı tutuyordu. Evi kiraydı. Kredi çekiyor kredi kartını kapatıyor. Tekrar kartı kullanıyor, her ay açık vermeye devam ediyordu.
Köy okullarında okumuştu İbrahim Hoca. Çiftçilik yapan babası onu zor şartlarda okutmuştu. Bir ara durdu. ‘Bugüne de şükret köyde kalsaydın daha mı iyiydi. Bak evlatlar meslek sahibi oluyor. Köy yerine ilçede oturuyorsun. Her yıl onlarca çocuğa istikbal veriyorsun. Geçer bu günlerin de geçer be İbrahim’ diye kendi kendine konuşurken okula varmıştı.
Soğuk iliklerine kadar işlemişti. Öğretmenler odasında arkadaşlarını selamladı. Bir bardak daha çay içti. Sınıfına girdi.
İŞTE CUMHURİYET ÇOCUKLARI
Sınıfı çiçek bahçesine döndüğünde anladı ki, bugün Öğretmenler Günü.
Çocuklar cıvıl cıvıl cıvı etrafını sardı. ‘Günün kutlu olsun öğretmenim. Öğretmenler Gününü kutlarım öğretmenim’ sesleri arasında tek tek çocuklarını öptü. Beyaz tahtanın tepesindeki Mustafa Kemal Atatürk fotoğrafına baktı. ‘Atam, işte cumhuriyet çocukları, bu okullar, bu çocuklar bizler senin yolundayız’ dedi.
Camın kenarına gitti. Buğulanmış camı eli ile sildi. Aslında dışarı bakmak değildi niyeti çocuklarından akan gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu.
Biliyordu ki bugün yine nutuklar atılacaktı. Her kesimden herkes öğretmenler Gününü kutlayacaktı ama bunlar gün kurtarmaktı.
MUTLU GÜNDE SEVİMSİZ İSTATİSTİK
Sorunların kartopu gibi gün geçtikçe büyüdüğünün farkındaydı.
Her yüz öğretmenin 45’inin evinin olmadığının farkındaydı.
Her yüz öğretmenin 43’ünün arabası olmadığını da biliyordu.
Her yüz öğretmenin 45’inin esnafa borcu vardı.
Her yüz öğretmenin 30’unun ek iş yaptığının farkındaydı.
Her yüz öğretmenin 80’inin bankaya borçlu olduğunu,
Her yüz öğretmenin 80’nin kredi kartı borçlusu olduğunu
Her yüz öğretmenin 81’inin anne ve babası yardımı aldığını biliyordu.
400 bin gencin öğretmen olmak adına beklediğini, 121 bin öğretmen açığı olduğunu, ücretli öğretmen adı ile aylık bin liraya taşeron gibi öğretmen çalıştırıldığını da biliyordu. Yılda 1808 saat çalıştığını, Lise mezunu bir polisten yüzde 20 eksik maaş aldığını da.
8 bin öğretmene soruşturma açıldığını, 4 binden fazlasına ceza verildiğini, okulların medreseye çevrildiğini, öğretmen atamalarında liyakate uyulmadığını benim sendikaya kayıtlı benim adamım zihniyetinin açıktan devam ettiğini biliyordu. Her şeyin farkındaydı.
NEREDE YANLIŞ YAPTIK Kİ?
Mırıldanmaya başlamıştı: ‘Bizim sorunlarımız çığ gibi büyüyor. Bunları çözecek siyasileri de biz öğretmenler yetiştirdik. Ama onlar bizi değil kendi ceplerini, kasalarını, kutuları doldurmaya devam ediyor. Nerede yanlış yaptık? Neden böyleyiz? Niçin bu duruma düştük?
Sorularına cevap arıyordu..
Unutma ki hocam! Bir ülkenin gelişmişliği öğretmen ve eğitimcisine verilen değer ile ölçülür.
Unutma ki hocam! Her gecenin bir sabahı olur.
Unutma ki hocam! Tarihin en güzel yerinde son sözü hep inanan ve direnenler söyler.
Günün kutlu olsun öğretmenim.