Üç Haziran 2013 Pazartesi, benim için kara bir gündü. Evden anamla vedalaşıp çarşıya çıkmışsın. Bir iki dostu görüp biraz sohbet ettikten sonra eline bir ekmek ve bir demet maydanoz alıp eve dönmek adına otobüs durağına gelip otobüsü beklemeye başlamışsın. Yorgun kalbin dayanamamış. İmaret Camisi’nin yanındaki durağa yığılıp kalmışın. Bir veda ediş böylesine hızlı ve acil […]
Üç Haziran 2013 Pazartesi, benim için kara bir gündü.
Evden anamla vedalaşıp çarşıya çıkmışsın. Bir iki dostu görüp biraz sohbet ettikten sonra eline bir ekmek ve bir demet maydanoz alıp eve dönmek adına otobüs durağına gelip otobüsü beklemeye başlamışsın.
Yorgun kalbin dayanamamış. İmaret Camisi’nin yanındaki durağa yığılıp kalmışın.
Bir veda ediş böylesine hızlı ve acil mi olur be baba..
Acı haberi hastaneye geldiğimde öğrendim.
Doktorlar, sağlık ekibi, dost, akraba ve arkadaşlar hastane bahçesinde.
Son kez yüzünü görmek adına morga gidiyorum.
Genelde kırmızı olan yüzün bembeyaz.
Yüzünde güleç bir hal var.
Yeni tıraş olmuşun. Saçların her zamanki gibi kısa ve dik dik.
Sakalların çıkmaya hala fırsat bulamamış.
Ve çok ani ve erken bir veda.
GÖRÜŞEMEZSEK TELEFONLAŞIRDIK
Anılarımız depreşiyor.
Bir yıllık süre içinde çok az rüyalarıma girdin baba.
Aslında ben her gece seni rüyamda görmek adına erkenden gözlerimi kapatıyordum.
Ama rüyama bile gelmedin be baba..
Oysa hayatta iken ne çok severdik birbirimizi! Yüz yüze görüşemediğimiz anlarda telefonlaşırdık.
Hatırlıyor musun son konuşmamızı baba:
Cuma akşam saatleri aramıştın.
-Ağam ne yapıyon?
-Sağol iyi baba. Sen nassın?
-Allah hatırını yapsın. İyi işte kendimizi sürüyoruz.
– Sandıklı’dan geldin mi sen?
-Yok biraz geç geleceğim bugün. Hayırdır baba?
-Yok len bişey. Buralardaysan göreyim dediydim.
-Yarın radyoya gelsene baba. Saat 11.00 gibi radyoda olacağım.
-Tamam hadi herkese selam söyle. Hayırlı günler…
Ve
Ertesi gün cumartesi
Radyodayım. Saat tam 11.00’de geldin.
Faruk bize kahve yaptı. Karşılıklı kahve içtik. Çok sigara içerdin. ‘Baba sigara içeceksen yak’ dedim.
‘Yok sonra içerim. Zaten evded e içemeyom gari. Balkona çıkıyom. Anan kızıyor evde içince’ demiştin.
Çocukları sordun. Yedi torunun vardı. Ama içlerinde Halis başkaydı senin için. Adı geçtikçe gözlerin parlıyordu.
Dedin ki baba:
‘Bak oğlum bizim bi ayağımız çukurda. Günümüz saatimiz birbirine uymuyor. Yarın ne olacağımızı Allah bilir. İşine evine ve çocuklarına dört elle sarıl. Bak göreceksin şu Halis var ya
çok büyük adam olacak. Allah hepsinin ömrünü versin. Sen de hesabına kitabına dikkat et.
Bu vedaymış be baba, bilemedim…
Faruk ile seni asansöre kadar geçirmiştik.
Son konuşmamız ve son görüşmemiz o Cumartesi günüymüş.
BİZE ADAM OLMAYI ÖĞRETTİN
Bizi bırakıp gideli tam bir yıl oldu.
Bize öğrettiklerinden bir milim şaşmadık.
Hiç büyük paralarımız olmadı. Paramız olmayınca kasalara da ihtiyaç duymadık.
Sen bize paraların saklanacağı kasaları da öğretmedin ki zaten.
Sen bize adam olmayı öğrettin.
Onurlu yaşamayı öğrettin.
Şeref ve hasiyeti öğrettin.
Sen bize ilkeli olmayı öğrettin.
Sen bize dik durmayı öğrettin.
Sen bize inançlı olmayı öğrettin. Küçücük yaşlarda elimizden tutup Cuma namazına götürdün. Oruçlu ağızla o muhteşem iftar sofralarında aile dayanışmasını yaşattın.
Sen bize hakkı öğrettin.
Sen bize adaleti öğrettin.
Kısacası hayatı öğrettin.
NURLAR İÇİNDE YAT BABA
Ama baba
Gelmeyeceğini biliyorum
Fakat
Ara sıra rüyalarıma gel
İnan çok özlüyorum.
Gel ki sohbet edelim.
Gel ki hasret giderelim.
Allah gani gani rahmet eylesin. Nur içinde yatasın baba.