Afrin de harekat devam ediyor. Hafta sonu 12 şehidimiz oldu. Şehitlerimize rahmet diliyor aile ve ulusumuza ise başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Suriye ve Orta doğu bildiğiniz gibi emperyalist güçlerin enerji kavgasında kan gölüne döndü. Ülkemiz adına TSK haklı olarak bölgede güvenliği sağlamak için müdahale etmişti. Dileğimiz en kısa zamanda ve en az hasarla bu bölgelere barışın […]
Afrin de harekat devam ediyor. Hafta sonu 12 şehidimiz oldu. Şehitlerimize rahmet diliyor aile ve ulusumuza ise başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Suriye ve Orta doğu bildiğiniz gibi emperyalist güçlerin enerji kavgasında kan gölüne döndü. Ülkemiz adına TSK haklı olarak bölgede güvenliği sağlamak için müdahale etmişti. Dileğimiz en kısa zamanda ve en az hasarla bu bölgelere barışın gelmesi. Bu konudaki yorum ve değerlendirmelerimizi bir başka yazımıza bırakalım ve haftasonu yaşadığımız iki olayı sizlerle paylaşalım.
HER KÖŞE BAŞINDA DİLENCİLER
Cumartesi günü İmaret Camiinin karşısındaki Fehmi Komutanın kahvesindeyiz. Havanın da güneşli olmasından faydalanıp dışarda üç kişi sohbet ediyoruz. Başı örtülü 20-22 yaşlarında bir genç kadın geldi yanımıza. ’Ben dilenci değilim. Apartman temizliği ve sair işler yaparak rızkımı çıkarıyordum. Düştüm. Üç gündür çalışamıyorum. Bana biraz yardım edin.’ Sözleri üzerine Fehmi Komutan cebinden 5 lira çıkardı verdi.Genç kız dua ederek yanımızdan ayrıldı. Akşamüzeri bir arkadaşımla cafe de oturuyorum. Arkadaşım üniversite mezunu kızının 3 yıldır işsiz olduğunu anlatıyor. KPSS ye girmesine rağmen personel alımının az olması yüzünden sürekli mülakatlarda elendiğini de ekliyor sözlerine. O sırada cafenin camına yapışan Suriyeli 8-10 yaş arası kızlı erkekli çocuklar müşterilerden sürekli para işareti yaparak para istiyor.Cafe çalışanları camdaki çocukları kovalıyor. Bir ikisi fırsatını bulup kapıdan içeri girip bu kez masaları geziyor.Yine görevliler müdahale ederek çocukları dışarı alıyor.
Her köşe başında genç yaşlı dilenen insanları görmek olası oldu. Emperyalist ülkeler kendi çıkarları için insanları yerlerinden yurtlarından ettiği gibi kimlik ve kişiliklerini de elinden alıyor.3 milyon 500 bin Suriye sefalet içinde ülkemizde barınıyor ve savaşın sona ermesini bekliyor. Bu arada geçenlerde bri mülteci raporu okudum. Mülteci olarak ülkelerinden başka ülkeye giden insanların ülkesine huzur geldiğinde ancak yüzde 20 si tekrar vatanlarına geri dönüyor. Yani Suriye de yeni düzen sağlanmış olsa dahi 2 milyon dan fazla Suriyeli Türkiye de kalacak. Bir şeyi daha belirtelim bu savaş ve kaos en fazla kadın ve çocukları vuruyor. İŞSİZLİK ARTIŞINDA BİRİNCİYİZ
Şimdi Ülkemizin en önemli sorunu güvenlik dışında işsizlik olduğu bir gerçek. İşsizlik artışında dünyada birinciyiz.Genç işsizlik oranı yüzde 20 leri geçti.Genç kadın işsizlik ise yüzde 30’lara dayandı. Yıllara baktığımızda ise 1990-95 yılları arasında işsizlik yüzde 8, ANAP ve DYP Dönemi 1996-2000 yılı ortalama yüzde 6.6 ya düştü Erbakan ve Ecevit dönemi. 2001-2006(Ecevit-Gül-Başbakan) arası yüzde 8-9 işsizlik yaşanmış. Erdoğan’ın Başbakan olduğu 2007 de yüzde 10 Sonraki yıllarda yüzde 11 ile 14 arası gidip geliyor.2017 de yüzde 13 resmi rakamlara göre 3 milyon işten umudu kesenleri de eklediğimizde 6 milyon işsiz var. Dünyaya baktığımızda İşsizlikte en fazla işsizlik oranı ile 6. Sıradayız. Güney Afrika yüzde 26,Yunanistan yüzde 23,İspanya yüzde 18 Nijerya yüzde 13 ve Mısır yüzde 12 işsizi olan ülkeler. Nüfus fazla olması işsizlik oranına direk etki etmiyor. Çin de 1 milyar 375 milyon insan yaşıyor Çin işsizlik yüzde 4.Hindistan da 1 milyar 259 milyon kişi yaşıyor işsizlik oranı yüzde 3 civarı. İşsizlik sebeplerini de yazığımızda ülkemizdeki tablo net ortada. İşsizliğin artıran sebepler arasında ekonomik krizler.Yabancı kaçak işçi, hızlı genç nüfus artışı teknolojik gelişme,iş yaratma maliyetindeki artış, kentlere göç ve özelleştirmeler. Mevcut iktidarın bu saydıklarımızın hepsini de yaptığını görüyoruz. Örtülü bir ekonomik kriz var ülkemizde 3 milyon 500 bin mülteci bulunuyor. Yatırımcı yatırım yerine faize yönelmiş. İşçi çalıştırma maliyetleri ve riskleri artmış. Tarlasından kopan genç taşeron işçi olarak kentlere gelmiş. Yetkililer fırsat buldukça 3 yetmez 5 çocuk yapın demeye başlamış. Ve 15 yılda 60 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Bu KİT ler de çalışan işçilerin yarısı işsiz kaldı. İşsizlik sosyal ekonomik ve siyasal anlamda derin yaralar açıyor. İşte kendini yakmaya çalışan işsizler. Kötü alışkanlıkların artması, ailede dirlik ve düzen bozulması hatta boşanmaların artmasını işsizlik tetikliyor.
VE SONUÇ
Planlı ve eğitim sistemi olmalı. Mesleki eğitimlere ara eleman yetiştiren okullara ağırlık verilmeli. İstihdam sağlayan yatırımlara olmalı. Yatırımcı teşvik edilmeli. İş arayanların ise mutlaka kalifiye olması lazım. Bakın günümüzde üniversite bitirmek yeterli değil artık. En az bir veya iki yabancı dil bilmek dahası yüksek lisans yapmak iş bulma ve aramada aranan kriterler arasında yer alıyor. Kısa vadeli günü birlik çözümler yerine kalıcı tedbirler alınmalıdır. Böyle giderse 10 yıl sonra ülkemizdeki işsizlik oranı yüzde 30 lara tırmanır.