“Akşamın olduğu yerde, bekle diyorsun, gelmiyorsun…” Bu bir kültürdü. Müzik kültürü. Türk’e, Türklere ait bir birikimdi. Onu da yok ettik. TRT’nin en beğendiğim yönü, dil ve Türk müziğine yaptığı hizmetidir. Asla taviz vermez. “Gözlerin bir içim su, içim yandı doğrusu…” Bir hayranlığı, bir anda çarpılmayı birkaç kelimeyle nasıl anlatırsın? İşte bu sözlerle… Kültür bizim kültürümüz, […]
“Akşamın olduğu yerde, bekle diyorsun, gelmiyorsun…”
Bu bir kültürdü.
Müzik kültürü. Türk’e, Türklere ait bir birikimdi. Onu da yok ettik.
TRT’nin en beğendiğim yönü, dil ve Türk müziğine yaptığı hizmetidir. Asla taviz vermez.
“Gözlerin bir içim su, içim yandı doğrusu…”
Bir hayranlığı, bir anda çarpılmayı birkaç kelimeyle nasıl anlatırsın? İşte bu sözlerle…
Kültür bizim kültürümüz, dil bizim dilimiz, müzik bizim müziğimiz. Ancak, son yıllarda yerinde sayan musikimiz ve dilimiz Türkçe yerlerde sürünmeye, hatta yavaş yavaş unutulmaya yüz tutuyor.
Gençlerin dilinde pop değimiz, arabesk dediğimiz ne idüğü belirsiz, sözde besteler, şarkılar…
Dilimiz dersen tam bir rezaletle bilinmeyene yelken açmış durumda.
Varsa yoksa, yabancı dil İngilizce.
Türkçe konuşmaktan ziyade İngilizce konuşmak üstün bir meziyet halini aldı.
Okullarda, kurslarda, sınavlarda, işe almalarda İngilizce hep önde.
Onca batı hayranlığı bizi bir gün batıracak.
Aslımızı unutturmayalım.
Yabancı bir şarkıcı geldiğinde 30–40 bin kişiye konser verip, milyonlarca doları kapıp kaçıyor.
Boğaz, şiş kebap, teşkür ediyor.
Bir daha da semtimize uğramıyor.
Bu aşağılık duygumuz, ne zamana kadar devam edecek?
Kendi sanatçılarımız yokluk ve mahrumiyet içinde ömür tüketiyor.
Bir zamanlar moda bir laf vardı; ‘bu dünyada ya topçu, ya popçu olacaksın’ diye.
Gerçek sanatçıyı ağza alan kalmadı.
Onlar Ziya Taşkent’le, Safiye Ayla’yla, Zeki Müren’le kaybolup gittiler.
İyi ki TRT var.
Bize arada bir bizi yeniden hatırlatıyor.
Bu milletin kültürde, aslına dönmesi, modalardan uzak durma vakti çoktan geldi de geçiyor.