Yaşamak ne kadar güzel. Her sabah tüm sıkıntılara rağmen yeni bir sabaha günaydın diyebilmek, hala yaşıyor olmak ve yeni günün ilk dakikalarını derin derin solumak ne büyük mutluluk! Ölümün mağarasından Gün ışığına çıktı Güneş ne güzelmiş Ne güzelmiş kıyıda koşan çocuk Kayalara martılar gibi konan âşıklar Açıklardaki beyaz tekne Ne güzelmiş Karacaahmet’te Adsız bir ölü […]
Yaşamak ne kadar güzel. Her sabah tüm sıkıntılara rağmen yeni bir sabaha günaydın diyebilmek, hala yaşıyor olmak ve yeni günün ilk dakikalarını derin derin solumak ne büyük mutluluk!
Ölümün mağarasından
Gün ışığına çıktı
Güneş ne güzelmiş
Ne güzelmiş kıyıda koşan çocuk
Kayalara martılar gibi konan âşıklar
Açıklardaki beyaz tekne
Ne güzelmiş Karacaahmet’te
Adsız bir ölü olmamak…
Sorunlarla, sıkıntılarla boğuşurken çoğu zaman yaşadığımızın farkına varamıyoruz. Oysa yaşadığımız her yeni anın değerini başka ne alabilir insan hayatında?
Yaşamak ne kadar güzelse, ölüm bir o kadar acı. Ölüme katlanmak zor. Ve şairinde dediği gibi, “Her ölüm biraz erken”…
Nice güneşler doğacak, göremeyeceksin
Yaz yağmurları, yüzünü okşayamayacak
Karpuz dilimlerini ısıramayacaksın
Hanımelilerin kokusu
Senin için artmayacak
Karanlık basarken
Kurumuş bir yapraksın sen
Toprağa karışacaksın.
Ölüm elbette ki kaçınılmaz son. Ancak yaşamın tüm coşkusunu, tutkusunu ölene kadar hissedebilmeyi kaçımız yapabiliyoruz? Mutluluğu, rahat bir nefes alabilmeyi hep yarınlara erteliyoruz. Çok azımız, yarınlarında dilediklerini gerçekleştirebiliyor. Çoğumuz ertelemelerine yenilerini ekleyip, gönlümüzce yaşayamadan göçüp gidiyoruz.
Ölüm kucağına yerleşmiş
Bir güzel kedi
Okşadıkça güzel fesleğenler gibi
Güzel kokular saçan.
Telaşlarda, koşuşturmalarda hayatı es geçmeyin. Her anın tadına vararak, ertelemeden yaşayın. Biliyoruz ki yarının garantisi yok.
Çocukluğumuzu farkında olmadan, gençliğimizi kişiliğimizi bulmaya çalışarak, olgunluğumuzu ise çocuklarımızı yetiştirmeye uğraşarak ve mesleğimizde yükselmeyi amaçlayarak geçiriyoruz. Neredeyse tüm dönemlerimizde rahat bir nefes almayı sürekli erteliyoruz.
Yaşlandığımızda ise belki boş zamanlarımız oluyor. Ancak bu zamanları da sağlık sorunlarıyla mücadele ederek geçiriyoruz. Yani, yaşamın tadını çıkarmak için ertelemelerimiz hiçbir dönemimize uygun düşmüyor. Yaşam anlarda yaşanır, ertelenmez.
Ölüler çiçek açar
Toprağın altından
Haberler gelmez olur
Kapı zilleri çalmaz
Telefonlar susar
Ama ölüler şarkı söyler
Toprağın altından
Ölüler seslenirler bize
Denizlerin derinlerinden
Ölüler top top ateş olup yanarlar
Gecelerin karanlığında
Ölüler hep çiçek açarlar
Toprağın altında.
Yaşamın tadını çıkarın derken, sürekli gezin, eğlenin demiyorum. Dostluğu, arkadaşlığı, paylaşmayı yaşayın. Ülkeniz için düşünün. Sanatla iç içe olun, kitap okuyun. Yaşamı erdemli bir biçimde yaşayın. Tüm bunları yapabildiğinizde yaşamınızda emin olun ki mutlu olacaksınız.
Yaşadığınız müddetçe yüreğiniz aşk için de çarpsın. Dingin sularınız aşkla coşsun mutlaka.
İlk sevgilim çikolata kokardı
Son sevgilim ölüm
Aradakilerin kokusu yoktu
Ben ölüm kokan son sevgilimi sevdim en çok.
Pişmanlıklarınız olmadan yaşayabilmeniz dileğiyle…
*Şiirler: Mina Urgan (Bir Dinazorun Anıları isimli kitabından)